Ne İzledim Ben Şimdi? – “Vivarium” Film İncelemesi

Merhabalar kanalımıza hoş geldiniz.

2019 yapımı “Vivarium” hakkında birkaç kelam etmek istiyorum.  Bilim kurgu ve distopya karışımı olan bu filmde, tek mekânda 3 oyuncu ile bol bol geriliyor ve ne olacağını sonuna kadar merak ediyorsunuz. Ama bu dar sahnelerle ve az oyuncuyla aslında bir o kadar da sıkılıyorsunuz izlerken.

! Dikkat spoiler içerir, hoşlanmazsanız sayfayı usulca terk ediniz !

Açılış sahnesinde her şey çok normal seyrediyordu. Anaokulu öğretmeni tatlı bir kadın ve bahçıvan ya da tamirci gibi bir iş yapan erkek arkadaşının sevimli hayatlarından kısa bir kesitle başladık çünkü. Başta kameranın ve dikkatlerin odaklandığı kuş yuvası sahnesinin filmin sonu olacağını tahmin edebilmek henüz mümkün değil. Kuş yuvasındaki güçlü yavru diğer kuşları aşağı atıyordu. Gayet masum bir sahne değil mi?

Sıradan çiftimiz gayet sıradan bir eylem olan ev arama işine kalkışıyor ve dünyanın en tuhaf emlakçısını buluyor. Emlakçıyı ben görsem korkup kaçarım, onun aracılığıyla ev mev tutmam, adam o kadar korkunç görünümlü ve tavırlı biri.  Bu sahnede çiftimiz o kadar tepkisiz ve saf takılıyor ki sırf senaryonun gerektirdiği yere gitmeleri gerekiyormuş da o yüzden hemen ikna olmuşlar gibi minimum diyalogla dünyanın en itici insanı tarafından kısa sürede ikna ediliyorlar.

Vivarium
Dünyanın en korkunç emlakçısı

O adamla karşılaştıkları andan itibaren işlerin sarpa saracağını ve bizimkilerin başına tuhaf şeylerin geleceğini anlıyorsunuz zaten. Tuhaf insan bizimkileri dünyanın en ruhsuz tasarımına sahip yüzlerce aynı görünümlü evden oluşan labirent yapılı sitedeki 9 numaralı evi gezdirmeye götürüyor. Ev yaşamaya o kadar hazır ki neler dönecek belli değil. Zaten tuhaf emlakçı amca insanın kanını donduruyor her cümlesiyle. Çıkın gidin bu evin nesini geziyorsunuz diye kendinizi yiyorsunuz ama bizimkiler inatla duruyorlar. Sonra aniden tuhaf amca bizimkileri evde terk ediyor. İşte başlıyor bizim film…

Dönüyorlar dolaşıyorlar bir türlü çıkamıyorlar labirent siteden. Telefonlar çekmiyor ve işin en çıldırtan tarafı sürekli aynı evin önüne çıkıyorlar. Lanet olası 9 numaralı ev. Ee iyi bari n’apalım, burada uyuyalım bu gecelik diyorlar ve o ev onların mezarı oluyor.

Bu noktaya kadar gizem hoşuma gitti açıkçası. Ancak tüm film boyunca aynı koşullarda hiçbir mesaj olmadan seyreden bir akış olunca aynı keyfi almaya devam edemedim.

Belli ki uzaylılar almış hapsetmiş bunları. Üstüne bir de mutant bir bebek gönderiyorlar. İnsan gibi yetiştirilmesi gereken, gördüğü her davranışı kopyalayan bir bebek… Bu bebek öyle sinir bozucu ki istediğini elde edebilmek için dünyanın en sinir bozucu çığlığını atıyor ve bizim tatlı çiftimize koşulan şart ise bu mutant bebeği insan olarak yetiştirmek ve sonrasında serbest bırakılmak. Bu hedef aslında onların akıl sağlığını korumalarını biraz olsun sağlasa da etrafta başka hiçbir insanın olmaması ve her şeyden arınmış bir şekilde deneyin içindeki denek olarak hayat sürmeleri akıl sağlığını korumalarını oldukça zorlaştırıyor.

Vivarium
Aynı evde yaşamak için fazlaca zor olan mutant çocuk

Her gün neredeyse birbirinin aynı olacak şekilde veledi büyütmeye ve hapishaneden kurtulmaya çalışıyorlar ama kızımız tatlı bir anaokulu öğretmeni olarak annelik duygularıyla da birlikte mutant gıcık uzaylı çocuğa karşı yer yer şefkat besliyor. Tamirci genç ise bu duygulardan tamamen uzak şekilde küreğine kuvvet toprağı kazıyor da kazıyor.

Sonra filmin en başındaki kuş yuvası sahnesi bizimkilerin de başına gelmeye başlıyor. Mutant çocuk müthiş bir hızda büyüyerek (çocuk 98 günde 6-7 yaşlarına geldi) 9 numaralı evden sözde anne ve babasını kovuyor. Bu arada bu çocuk emlakçıdan bin kat daha itici. Yetişkin hali de aynı şekilde tüyler ürpertici.

Bu olaylar günlerce devam ediyor ve çocuk yetişkin insan boyutlarına geliyor. Ama bizler izleyici olarak hala bir şey öğrenebilmiş değiliz.

Serseri mutant evden kovduğu babasını, ölünce kendi kazdığı çukura atıyor. Bu kayıp sonrasında akıl sağlığını iyice kaybeden anne ise delirip çocuğu öldürmeye yelteniyor ve çocuk simülasyonda tuhaf yerlere giriyor, minik bir kovalamaca yaşanıyor. Bu kovalamaca esnasında anne, aslında bu deneyi ya da bu hapsolmayı yaşayan başka insanların da olduğunu ve hepsinin bir mutant çocuk yetiştirmek zorunda bırakıldığını görüyor. Her şey üst üste gelince akıl mı kalır kızda? En son delirme ve ölmeye yakın şekilde mutant oğlu tarafından paketlenerek aynı çukura atılıyor.

E film bitti hala anlayamadım ben ne olduğunu? Uzaylımsı yaratıklar insanları uzaylı çocukları yetiştirmek üzere kullanıyor da neden? Hadi sebebini açıklamadınız, neden karakterler bu kadar az konuşuyor? En azından onların düşünceleri vasıtasıyla hikâyenin içine daha da girebilirdim. Beni filmi bitirmeye iten tek şey merak oldu.

Peki bu tuhaf olaylar silsilesi bize ne anlattı? Ben sadece gerildim arkadaşlar. Bir mesaj vardıysa da ben alamadım belli ki. Aslında bazı noktalardan mesaj çıkarılabilir ama bu kadar uzun süre gerilmeye ne gerek vardı bilemedim.

Sıradan günler geçiriyor ve biraz da kendimi gereyim diyorsanız buyurun izleyin.

Yazı: Aslınur Doğan

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir