Selamlar ileri geri konuşmayı sevenler!
Efendim, 2017 yılında vizyona girdiği günden beri hatta ne vizyonu reklamlarını gördüğümden beri izleme listemde olan ama hepimize yaklaşık 10 yıl gibi gelen bir zaman aralığından sonra ancak fırsat bulabildiğim sevgili, popüler Vincent Van Gogh amcamızın hayatını konu alan oldukça özel bir film olan “Loving Vincent”ı izlediğimi gururla açıklamak isterim.
Her film kendi başına bir sanat dünyasını yansıtır elbette; ama bu film bir başka çünkü tamamen el emeği göz nuru yaklaşık 6000 yağlı boya çiziminin bir araya gelmesiyle oluşturulmuş hareketli bir animasyon aslına bakarsanız. Çizimler tamamen Vincent amcamızın tekniğini yansıtacak şekilde uygulanmış. Yani film buram buram Van Gogh…
Hani animasyon defterler olur ya içindeki çizimler sayfaları akıttıkça can bulur, bu filmi izlerken böylesi bir defteri elimizde tuttuğumuzu unutmamak gerekir. Zira izleyicinin alışkın olmadığı bu görüntü yapısı, film izleme tadını egzotik bir hale getirdiğinden bu tadı hoş karşılamayanların olabileceğini düşünüyorum. Sıradan çizgi film animasyonlarının görüntüleriyle karıştırmamak gerekiyor. Zaten her bir kare kendi başına bir sanat ve tablo <3
O renklerin akışı, kelimelerin çizimlerdeki karakterlerin ağız hareketine uygun oturuşu, çizimlerin Van Gogh tekniğiyle yapılışı derken eriyoruz bitiyoruz.
Gerçekten çok özel bir yapım. Övmeye nereden başlasam bilemiyorum, elim ayağıma dolaştı 😀
7 yıllık bir çalışma, 125 ressam ve sonuçta 65.000 kareden oluşan fevkaladenin fevkinde bir film…
Film Van Gogh’un hayatını özetlemektense, onu zaten bilenlerin detayları anarak ve çizimlerin seyir zevkine dalarak vakit geçireceği şekilde tasarlanmış bana kalırsa. Vincent amcanın hayatının detaylarını bilmeden izlenirse film epey anlaşılmaz kalır çünkü ölümünden 1 yıl sonra onu tanıyan insanların anılarını anlatmasıyla şekilleniyor kurgu. Bu noktada Van Gogh nasıl bir hayat yaşadı, karakteri nasıldı, resim onun için ne anlam ifade ediyordu ve neden öldü gibi olayları önceden bilerek izlemek çok daha sağlıklı olacaktır.
İzlerken “Aa bu çizim birine benziyor.” diye düşünmüştüm ki filmin sonunda her karakterin aslında gerçek bir insanı temsil ettiğini gördüm. Kendimce aydınlanma yaşadım. Meğerse her çizim aslında yeşil ekran önünde oynayan gerçek oyuncuların hareketlerinin fotoğrafları sayesinde resmedilmiş. Siz izleyecek olursanız bu ön bilgiyle izlersiniz artık 😀

Vincent amcamız, geç yaşlarda başladığı 8 yıllık ressamlık hayatı boyunca 800 tablo çizmiş ve bunlardan ancak 1 tanesi satılmış. Bizler bugün resim veya sanat denildiğinde aklımıza ilk gelen isimlerden olan bu naif kişiliğin hayatının arkasında yatan tutkunun ve bu tutkuyla beraber derin yalnızlığın izlerini sürebiliyoruz ancak. Bu 800 resim arasından 125 resmi temel alarak kurgulanmış olan “Loving Vincent”, izlerken beni tabloların içine ve dönemine öyle bir çekti ki sokakların, rüzgarın kokusunu bile duyar gibi oldum.
Yaşarken finansal olarak ailesine- kardeşine bağlı kalması sebebiyle her zaman için kendini suçlu hissetmiş olan ve kardeşini çok da seven Vincent, hassas kalpler için cehennem olan dünyada doğanın güzellikleri karşısında mest olan bir pamuk kalp aslında. Tüm film boyunca onu tanıyan insanların ağzından bu güzel kalbin aslında ne kadar anlaşılamadığı ve hor görüldüğünü dinliyor ve üzülüyorsunuz.
Filmin açılış sahnesinde yer alan konuşma ile devamındaki akışın farklılığı da aslında bizlere bir şey anlatıyor. Başlangıçta hikayeye oldukça ilgisiz olan ve babasının ricası için hikayenin peşine düşen Armand Roulin, devam eden sahnelerde Van Gogh’u tanıdıklarından dinledikçe ölümünü ve hikayesini öylesine sahipleniyor ki bir sahnede kayıkçıya çocukların dalga geçmesi karşısında neden onu savunmadığının hesabını soruyor, kızıyor.

Yaşadığı yalnızlığı anlıyoruz izledikçe, hatta öyle bir an geliyor ki içimiz titriyor. Armand, Vincent’ın ölümünün intihar mı yoksa cinayet mi olduğu konusunda şüphelerini gidermeye çalışırken Vincent’ın doktorunun da peşine düşüyor. Doktoru bu intiharın gerçekleşmesine olan katkısını açıkladığında gerçekten böğrüme sancı saplandı İleri Gericiler ☹ Zaten ailesine yük olmak konusunda aşırı hassas olan Vincent’ın yüzüne, maddi yükünün kardeşine yarattığı zahmeti ve kardeşinin hasta olduğunu vuruyor. Sonrasında ise görüyoruz ki Vincent bu acıyla mücadele edemeyip kendini vuruyor.
Uzaktan bakmak ve anlamamak çok kolay. Anlamaya çalışmak ise emek istiyor. Bu naif insanı anladığınızda görüyorsunuz ki adı seneler boyu anılmayı hak eden bir sanatçı.
Bu methiyelerin üzerine Loving Vincent’ı hala izlememiş kalmamalısınız!
Yazı: Aslınur Doğan
Way cool! Some extremely valid points! I appreciate you penning this article plus the
rest of the site is really good.
Feel free to surf to my web blog: area52