Deli Dahi’den Bir Acayip Ağıt – “Donda” İncelemesi

Donda

Upuzun bir aradan sonra siz okurlarla tekrar bir araya gelirken bu arada gerçekleşen pek çok şey oldu müzik dünyasında. Bunların bazısı olumlu bazısı olumsuzdu. Bazısı ise çok uzun zamandır bekleniyordu. Bu yazımda ele alacağım albüm ise yaratıcısı tarafından, “senenin albümü değil hayatımın albümü” diye nitelendirdiği bir eser. Evet, deli dahi geri döndü! Kanye West, 10. uzunçaları “DONDA” ile biz müzikseverleri kutsamaya devam ediyor. Bakalım bu albüm neler vaat ediyor, içerisinde neler barındırıyor? Gelin hep beraber inceleyelim!

Aslında bundan yaklaşık 14 ay önce yayımlanması düşünülen ancak bir türlü yayımlanmayan (konu Kanye ise bu durum hiçbir zaman şaşırtmamalı sizi!) “DONDA”, nihayet 29 Ağustos Pazar günü Türkiye saati ile öğleden sonra 15:00’da yayımlandı. Albümün bütün sürecini baştan sona çok yakından takip eden bendeniz buna başta inanmasa da (tecrübeyle sabit!) streaming platformlarında simsiyah kapaklı bir albümün belirmesi ve master kalitesinde dinlemeye başlamamla her şeyin farkına vardım. “DONDA”, en nihayetinde çıkmıştı.

Donda
Temmuz 2020’de belirlenen “DONDA” albüm kapağı

Albümü yayımlamadan evvel üç ayrı dinleme partisi düzenleyen Kanye ve ekibi, bizleri her defasında büyülemeyi başardı. Önceki yazılarımdan birinde de detaylı ele aldığım ilk dinleme partisi 22 Temmuz’da Atlanta Mercedes-Benz Stadyumu’nda gerçekleştirildi. Bu performans ve sonraki iki performansta, hatta ve hatta tüm bu süreçte Kanye, tek bir kez bile ağzını açmadı. Gerçek anlamda. Tek bir kelime dahi etmedi. Gelişmeleri genelde etrafındakilerden ve ekibinden öğrendik. Yeezy, yalnızca sahneye çıktı ve yeni parçalarını çaldı. İlk performansta baştan aşağı kıpkırmızı giyinerek üç partilik serinin ilkinde cehennemi sembolize ettiği öne sürüldü. İkinci partide Ye bu sefer, simsiyah giyinip kuşandı ve öncekinden farklı ve editlenmiş muhtelif parçalarla karşımıza çıkarak sahada ilk partide olduğu gibi parçaları oynatıp küçük bir performans sergiledi. Bu siyah kombinin de arafı temsilen tercih edildiği öne sürüldü. Bu partinin hemen ardından üçüncü ve son bir kez parti düzenleneceği ve bunun Kanye’nin doğduğu ve gençliğini geçirdiği şehir olan Chicago’da Soldier Field Stadı’nda düzenleneceği açıklandı. 26 Ağustos günü gelip çattı. Kanye, çocukluk evini sahanın orta yerine inşa ettirdi ve Marilyn Manson ve DaBaby gibi ismi zamanlarda pek de hoş karşılanmayacak olaylarla anılan iki ismi de arkasında sahneye çıkardı. Bu performansın sonunda bembeyaz bir elbiseyle Kanye’ye doğru yürüyen Kim Kardashian, Yeezy’nin aylardır çıkarmadığı maskesini çıkarmasına ve yüzünde koskoca bir gülümseme oluşmasına sebep oldu. Çok daha fazla detayı olan bu sürecin finali olan bu acayip performansın ardından bendeniz hala albümün yakın zamanda çıkacağına inanmıyordum. Zira yukarıda ve önceki yazımda da belirttiğim üzere içine sinmezse koca bir albümü rafa kaldırabilen Kanye’den her şey beklenir. Ancak pazar günü gelip çattığında her şey değişti.

Donda
Kanye West & Kim Kardashian, “No Child Left Behind” parçasının sonunda bir araya geliyor. (Soldier Field, Chicago, 26/08/2021)

Dönelim albüme…Önceki yazımı okuduysanız veya bu süreci takip ettiyseniz eğer zaten albümün kimle alakalı olduğunu biliyorsunuzdur. Albüm Ye’nin 2007 yılında kaybettiği annesi Dr. Donda West’e ithaf edildi. Kanye’nin son yıllarda takındığı dindar tavır, 2019’daki Grammy kazanan albümü “Jesus Is King”den bu yana devam etmekte. Bu albümde de gerek enstrümantasyon, gerek prodüksiyon gerekse şarkı sözlerinde bunu kolaylıkla gözlemleyebiliyoruz. Albüm kritikleri tarafından pek de iyi puanlanmayan bu albüm, bana kalırsa kritiklerinin gördüklerinden daha fazlasını vaat ediyor bizlere. Kendilerine katılmadıklarımı ve 27 parçalık bir albümü değerlendirmek için yeteri kadar dinleme yapmadan oldukça kötü ve saçma argümanlarla albümü yanlış değerlendirdiklerini düşünüyorum. Zira bu albüm genel kalitesinin yanı sıra Kanye’nin hayatında da farklı bir yere sahip.

Donda
Dr. Donda West & Kanye West (MTV Video Müzik Ödülleri, Miami, Florida, 2004)

Özellikle annesinin ölümünden sonra çıkardığı ilk albüm olan “808s & Heartbreak”ten bu yana birçok farklı tarz, tema ve görüşle (hangi birini sayayım?) haşır neşir olan Kanye, bu albümde sevilen birini kaybetmenin son safhasına varmış görünüyor: kabul. Albüm boyunca birçok yerde yaptığı konuşmalara rastladığımız Dr. Donda West, Kanye’nin aklından ve kalbinden asla çıkmamış. Kanye’nin söz yazarlığı da bu bağlamda daha ciddi, spiritüel ve hayat / ölüme dair semboller ve temalarla dolu bu albümde. Eşi Kim’in hayatında nasıl bir yer edindiği hakkında da bizleri bilgilendiren Kanye, belki de en kişisel ve duygu yükü yoğun olan işini sunmuş oldu bizlere. Ancak böylesine kişisel bir albüm yaparken bile yılların verdiği deneyimle “banger” diye tabir edilen modası yıllar geçse dahi geçmeyecek şahane parçalarla donatmaktan geri kalmamış.

Şimdi gelelim Kanye’nin neden müzik dünyasının deli dâhisi olduğuna ve bunu albüme ne biçimde yansıttığına. Kanye’ni en önemli özelliklerinden biri prodüksiyon yeteneğinin üst düzey olmasıdır belki de. Dolayısıyla bu konu hakkında uzun uzadıya tartışmaya lüzum yok diye düşünüyorum. Zira sadece kendi albümleri değil başkalarınınkinin prodüksiyonunda bulunduğunda bile anında imzasını belli eden bir prodüktör Yeezy. Bunun dışında albüme konuk ettiği tüm sanatçıları adeta birer enstrümanmışçasına kullanmayı başarmış çoğu yerde. Sanırım onu farklı kılan pek çok nüanstan biri de budur. Bunlar dışında Lauryn Hill’in muazzam parçası “Doo Wop (That Thing)”den sampleladığı parçası “Believe What I Say”, son dönemin gözdesi Roddy Ricch ile düeti “Pure Souls” ve 2000ler Kanye’sinin yazdığından şüphelendiğim şahane piyano partisyonlarıyla büyüleyen “Come To Life” ve ilahi bir etkileyiciliğe sahip olan kapanış (part 2 parçaları saymazsak elbette) parçası “No Child Left Behind” ile beklediğimize değdi dedirtti Yeezy. Özellikle “Believe What I Say”de full beast modunu açan Kanye, kimseyle düet yapmadan büsbütün delirtiyor adeta. Acayip bir rapping, harika bir sample. Bunların birleşimiyle ortaya çıkan hem nostaljik hem yeni Kanye. Tek kelimeyle müthiş.

Donda
Dr. Donda West’in çocukluk fotoğrafı (Olası albüm kapaklarından biri olarak tasarlanmıştı.)

Ancaaaak…Tabii ki bu albümün kanımca zayıf veya böyle olmaması gereken yanları da mevcut elbette. Bunlardan en önemlisi bana kalırsa parça sıralaması. Kanye’nin albümün yayımlandığı gün, “Universal benden izinsiz albümü yayımladı.” dediği Instagram postunu düşünürsek bana kalırsa daha önce 2016 tarihli “The Life Of Pablo” albümünde olduğu gibi birtakım değişiklikler olacağını düşünüyorum. Zira şu an bir düzensizlik hâkim parça sıralamasında. Bunun dışında, albümde birkaç parçanın bir tık zayıf kaldığını düşünüyorum. Dinlemekten zevk aldığım bazılarının da albümün genel müzikal konseptiyle biraz alakasız olduğu kanısındayım. Bu olumsuz durumlar dışında albümün genelinden keyif aldığımı belirtmeden geçmek istemiyorum. Ancak potansiyelini bildiğim için çok daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum. Dediğim gibi bir editleme söz konusu olursa belki bu düşüncelerim değişebilir.

Albümün içinde bazı parçalar var ki konuk olan sanatçılar adeta işi şova dönüştürüp muazzam performanslar sergilemişler. Bunlardan biri de yine dini tonuyla öne çıkan ve genele nazaran uzun bir parça olan “Jesus Lord”. Canımızdan çok sevdiğimiz manyak herif Jay Electronica, bu parçada adeta kükrüyor. Bir Müslüman olarak Hıristiyan ögelerin hükmettiği bir parçada ilk kez yer almıyor kendisi. İnanılmaz bir verse ile kulaklarımızın pasını silmeyi başarmış. “Moon” adlı parçada dinlemekten ve mırıldanmalarından inanılmaz zevk aldığım Kid Cudi beni benden geçiriyor adeta. İşin tuhafı bu parçada herhangi bir davul kullanılmamış. Kanye, Kid Cudi ve Don Toliver üçlüsü, vokalin iyi kullanıldığı takdirde ne denli etkili bir enstrüman olduğunu bizlere şahane bir biçimde hatırlatıyor.

Donda
Kanye West, Sunday Service Choir ile bir performans esnasında (California, 2019)

Kötü olduğunu düşündüğüm detayların yanı sıra Kanye, albümün pek çok yerinde yeni tavrı ve tarzıyla beraber eski albümlerinden de elektronik ögelerle bizleri şaşırtıyor. Albümün genel akıcılığını bozan bazı detaylara el atılırsa daha iyi olacağı kanısındayım. O zamana dek (eğer olursa tabii), bunlar kafamı kurcalamaya devam edecek gibi görünüyor.

Özetleyecek olursak, Kanye’yi tanıyanlar bütün bu süreç boyunca yaşananların pek çoğuna çok da şaşırmamıştır. Dinleme partilerindeki bazı detaylar onun müzikal anlamda gerçek bir dahi olduğunu gözler önüne serdi. Yıllar içerisinde sansasyon üzerine sansasyon yaratan, birbirinden tartışmalı hareketleriyle kimi kişilerce yerin dibine sokulan kimilerince de bağrına basılan Yeezy hakkında kendisini uzun süredir yakından takip eden biri olarak şunu söylemem gerekiyor: o her zaman ne isterse onu yapacak. Onu belki de diğerlerinden ayıran en önemli özelliği bu. Ne 24 saat dahi geçmeden müzikle alakası olmayan argümanlarla albüme olması gerekenden çok daha düşük puan veren eleştirmenler ne de boykot kültürünün son yıllarda sosyal medyada yetiştirdiği abuk tipler bunu değiştiremez. Albümün hem sübjektif hem objektif değerlendirmesini kendimce oldukça açıklayıcı bir biçimde gerçekleştirdiğimi düşünüyorum. Dr. Donda West eğer olanları bir yerlerden izliyorsa ona da teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Oğluyla gurur duyuyor olmalı. Zira Kanye yalnızca hip-hop’ın değil tüm müzik dünyasının çehresini değiştirdi. Birçok inanışın bambaşka müzik türleriyle füzyonlanmasıyla ortaya çıkan bu iş aynı zamanda Yeezy’nin hislerini en yalın biçimde anlatma çabası olarak da tanımlanabilir. Potansiyel olarak çok daha fazlasına sahip olan bu iş daha önce de belirttiğim üzere daha iyi bir editing ile farklı bir ahenk kazanabilir. Olumlusuyla olumsuzuyla tüm bu detayları bizlere ulaştıran ve ulaştıracak olan da Yeezy’den başkası değil. Dehasından faydalanmak için asla geç değil.

“HE’S DONE MIRACLES ON ME.”

Yazı: Ege Demir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir