Compton’dan Sevgiler: Yeni Vince Staples, Aşina Olduğumuz Tat

Eveeet, sevgili okurlar! Kısa bir aranın ardından yeniden beraberiz. Geçtiğimiz haftaları bol bol Tyler, SPELLLING ve Faye Webster albümleriyle geçirdiğimi belirtmem gerekiyor. Zira üçü de birbirinden şahane işlerdi. Bu süre içerisinde, sevgili SPELLING’ın o rüya gibi, o harikulade uzunçaları “The Turning Wheel”, internetin en tanınan müzik eleştirmenlerinden biri olan YouTuber Anthony Fantano tarafından tam puana layık görüldü. (Fantano’nun 2010 sonrası çağdaş eserler arasında tam puana layık gördüğü yalnızca altıncı albüm.) Bir önceki yazımda da kısaca değindiğim bu şahane albüm, her dinleyişimde beni bambaşka büyülemeyi başardı diyebilirim. Sene sonu listemde sağlam bir koltuk kapmayı başardı orası kesin!

Gelelim bu haftaki içeriğimize. Bu hafta sizleri genç bir yetenekle tanıştırmayı düşündüm. Yepyeni bir uzunçalar yayımlamışken bir taşla iki kuş vurmuş oluruz hem. Yeni albümünü henüz iki kez dinleme şansını bulabildim. Ancak buna rağmen albüm hakkında birçok fikrim oturdu sayılır. O halde, vakit kaybetmeden Long Beach’in evladı, Compton’ın yetiştirdiği nice yiğitten sadece bir tanesi olan Vince Staples’ı son albümünü yorumlayarak tanıyalım.

Sampleları aynı bir önceki albümde olduğu gibi baştan sonra Kenny Beats tarafından yapılan bu kısacık uzunçalar (pun intended lol) ana akım hip hop soundunu lo-fi beatlerle birleştirerek oldukça radio-friendly bir iş olarak çıkıyor karşımıza. Üç yıl önceki bir diğer albümü “FM!”i hatırlayacak olursak eğer bu parça süreleri bizi çok da şaşırtmayacaktır. Hatta ilk uzunçaları “Summertime ‘06”dan beri çoğu işini kısa ve öz yapmayı seviyor Vince oğlan.

Kenny Beats
Kenny Beats

Vince’in en heyecanlı içeriği diyemeyiz elbette ancak bu 22 dakikalık albümde Kenny Beats’in elinin değdiğini belli eden ve oldukça hoş anlar vadeden detaylar da yok değil. Daha hard hip hopseverler için hayal kırıklığı yaratabilecek bir albüm desem yanılmış olmam. Zira, Vince’in ilk albümü olan “Summertime ‘06”, son yılların en iyi duble albümlerinden biriydi. Kimine göre bu albümden sonra bir daha bu seviyeye ulaşamayan Vince, bana kalırsa da o seviyede değil fakat sanki oralarda olmak da pek umrunda değil gibi.

Genel anlamda, bu albüm oldukça hoş, yumuşak ve akıcı bir lo-fi altyapıyla Vince’in şöhret ve bir silahın namlusu arasındaki ince ve belli belirsiz çizgide dolaşadurduğu sözlerinden oluşan hikâye anlatımı bir araya gelince kısa, öz ve arka planda pek fazla şey vaat etmeyen direkt bir albüm çıkmış ortaya. Güzel bir araba yolculuğunda hafifçe kafa ve ayağı senkronize biçimde hareket ettirerek ritim tutmalık bir albüm de diyebiliriz. Benden 10 üzerinden 7,5 puan almayı başarmıştır efendim.

Kimdir Bu Vince Staples?

Vince Staples
Vince Staples sahnede

Eveeet, rehberiniz konuşuyor! Âdettendir dostlar, tanıtırsam doğru yoldan müzikle tanıtırım. Tabii ki, kendisi daha önce farklı demeçleriyle de gündeme geldi, bunları da pas geçmeyelim. Bir keresinde, 90’lı yılların hip hop müziğinin gereğinden fazla takdir edildiğini söyleyen Staples, Tupac ve Biggie’nin demirbaş oldukları 90larda Kanye veya 50 Cent gibi rapperlar olmadığını iddia etmişti. Tabii ki, herkesin kendi fikri. Biggie delisi olan beni bile çok etkilemeyen, kendi bakış açısından incelendiğinde anladığımı dahi düşünmüştüm. Elbette, bizler kadar sakin karşılayamayanlar da oldu. New York’un gediklilerinden Noreaga gibi:

Tabii ki, tam tersi yönde fikir belirterek kendisine destek çıkanlar da oldu. En sevdiğim heriflerden biri olan Tyler, the Creator da onlardan biriydi:

Kendisinin bu muhteşem freestyle performansını da göz ardı etmeyelim. Yepyeni, fırından taze çıktı:


Doğduğu yer nedeniyle oldukça çalkantılı bir hayat geçiren bir kişi daha…Neyse. Biz kendisini şu ana kadar çıkardığı en iyi beş parçayla tanıyalım:

  • Norf Norf (“Summertime ’06” – 2015): Duble albümün en öne çıkan işlerinden biri. Vince’i büyük kitlelere tanıtan parçaların başında geliyor.
  • Big Fish (“Big Fish Theory” – 2017): Oldukça aşina olunan bir sound, ana akım sample ve ritim. Güzel bir iş. Vince’in yeni dönem işleriyle haşır neşir olmak isteyenler için birebir.
  • Opps (“Black Panther Soundtrack” – 2018): En ama en sevdiğim ve çok uzun süredir yeni albümünü beklediğim muazzam, deli ve yaratıcılıkta çığır açmış herif Kendrick Lamar’ın başkanlığında hazırlanan Black Panther soundtrack albümünün farklı parçalarından biri. Altyapısı, filmle olan ritmik uyumu ve güzel barlarıyla hoş bir parça. Staples’ın Kenny ile aynı parçada olması da şık olay. (Kendrick övmelerime başka bir yazıda devam edeyim en iyisi.)
  • Home (“Spider-Man: Into the Spider-Verse Soundtrack” – 2018): Bir diğer soundtrack parçası. Animasyon filmi izleyip aşşşşırı beğendiğim için şarkılarına da elbette göz gezdirdim. Aralarından en tuttuğum parçalardan biri de bu oldu. Parçanın post-rockvari altyapısının film sahneleriyle birleşimi oldukça etkileyici.
  • Prima Donna (“Prima Donna” – 2016): A$AP Rocky’nin eşlik ettiği bu parçanın oldukça hoş olmuş. Hip hop kültüründe banger olarak bildiğimiz, yakalayan parçalardan biri olduğunu söylemem lazım kesinlikle. İnsanı kendine çeken bir havası olduğu su götürmez bir gerçek.

Tartışmaya yol açan demeçler, bir avuç banger, bir adet şahane duble albüm ve peşi sıra gelen kısa kısa albümler…Compton’ın bağrından kopan niceleri gibi (KING KENDRICK LAMAR’A SELAM DUR!) o da kendini müziğe vermiş. Son albümü hakkında dediklerimin altına imzamı da atarım. 30’una merdiven dayamışken kendi aleminde takılmaya devam ediyor sevgili Vince Staples. Biz de onu dinlemeye…

Güncel sayılabilecek eğlenceli bir GQ klibiyle sizleri baş başa bırakıyor, müzikle dolu bir hafta geçirmenizi diliyorum.

Yazı: Ege Demir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir