Margaret Keane ve Big Eyes

Selamlar okumayı seven dostlarım.

Sanatseverler için film önerileri listesinde yer alan “Big Eyes” isimli bir filmi geçtiğimiz hafta izledim.  Filmde bir kadın ressamın başından geçen sansasyonel olaylar anlatılıyordu. Bu sevgili çizerimizin hikayesini ayrıca araştırmak ve sizlerle paylaşmak niyetindeyim. Gerçek hayat hikayesini konu alan filmine de dokundurmalar yapabilirim (SPOILER uyarısı: bu filmi izlemeyi düşünüyorsanız hemen sayfayı terk edin zira her satırı spoiler içermektedir).

Kahramanımız Margaret Keane (aslında soyadı artık bu değil ama ününü sağlayan soyadını kullanacağım yazımda), ilk bakışta birçok kişinin gotik bulacağı tarzda kocaman gözleri olan çocuklar başta olmak üzere hayvan ve kadınlar çizmektedir. Bu çizimlerin bir dönemin en çok kazandıran sanat eserlerinden olması kimilerine göre büyük gözlerin yansıttığı aşırı çaresizlik ya da melankoli hissidir. Neredeyse tüm resimlerinde büyük gözlerle bize bakan bir hüzün sahibi görürüz.

Hüzünlü ve büyük gözlü bir çocukcağız

1927 yılında ABD’de doğan Margaret Hanım 2 yaşında geçirdiği bir dizi kulak ameliyatı dolayısıyla işitme zorlukları yaşadığı yıllar boyunca, insanları anlamak için gözleri en temel kaynak olarak kullanmış hep. Sessizliğin içindeyseniz karşınızda duran kişinin en samimi noktasına güvenmeye çalışırsınız muhtemelen.

10 yaşında ilk çizimlerini yapmaya başlamış ve 18 yaşında sanat eğitimi alarak ressam oluvermiştir.

Keane soyadını Walter Keane ile 55 yaşında evlendikten sonra almıştır ancak öncesinde bir evliliği ve bu evlilikten bir kızı varmış. Olayların adamı Walter Keane, Margaret ile tanıştığında dümdüz emlakçıymış ama ressam olmayı kafaya koyduğu için zamanında Avrupa’ya gitmiş (Aslına bakarsanız bu filmde de böyle anlatılıyordu. Sonra adam hastalıklı çıkınca bundan da şüphe etmiştim ama internette okuduğum kaynaklardan birinde doğru olduğu söylenmiş).

Filmde, Walter tanışmalarından sonra emlakçı olduğunu söylemek istemediğini ve onu hep resim çizen biri olarak görmesini istediğini söylemişti bir sahnede. O sahnede adamın tutumundan hem çok etkilenmiştim hem de bu işin arkasından bir şey çıkmasın sakın böyle bir erkek yoktur herhalde diye düşünmüştüm.

Çizimlerinin önünde Margaret Hanım

Margaret ve Walter evlendikten sonra, Walter eşinin büyük gözlü çizimlerini galerilere pazarlamaya başlamış ne de olsa emlakçı ağzı var. Tam bir pazarlamacı olmasının sonucunda işlerin önü açılmış ve tablolar gittikçe ün kazanmış. Ama insanlık için küçük Margaret için büyük bir detay atlanmış bu evrede. Adam resimlerin altındaki soyada güvenerek çizimlerin kendisine ait olduğu yalanıyla satış yapmış. Zavallı eşinin bu durumdan haberi bir süre olmamış, sonrasında da tesadüfen öğrenmiş zaten.

Ne kadar üzücü olsa gerek insanın eşinden böyle bir kazık yemesi…

Tesadüfi öğrenme sonrasında adam Margaret’i bir şekilde manipüle ederek durumu kabullenmesini sağlamış. Her zaman için özgüven eksikliği yaşayan Margaret Hanım, o dönemde çocuklu bir kadının resimlerinin satın alınmayacağını düşündüğünden eşinin bu yalanına usulca ortak olmuş.

Sanat camiasında bu çizimleri yerden yere vuran bir grup olsa da resimler halk arasında müthiş bir ün kazanmış; hatta sadece çizim değil çizimlerin posterleri broşürleri bile parayla satılır hale gelmiş.

Milyonlarca satış gerçekleşiyor ve bunları ben yaptım diye gururla dolaşamıyorsun bile etrafta …

1960’lara geldiğimizde Walter ününe ün katmış ve o dönemlerin en çok kazanan sanatçılarından biri olmuş. Kapitalizme ve ABD’ye aşık meşhur Andy Warhol, Walter’ın yaptığı çalışmaların sırf insanlar çok alıyor diye harika olduğu şeklinde bir yorum yaparken dönemin ünlü sanat eleştirmenleri çalışmaları yüz kızartıcı derecede başarısız bulmuş.

Eşine yaptığı haksızlık ve herkese söylediği yalanlar yetmezmiş gibi bir de alkolik bir ruh hastasına dönüşen Walter, evde çılgın partiler verip Margaret köle gibi resim çizerken kadınlarla eğlenmiş. Margaret bir röportajında bazen odaya gittiğinde Walter’ın yatağında birkaç kadın gördüğünü söylemiş ?!?

“Evde olmadığında dışarı çıkmadığımdan emin olmak için genellikle her saat arardı, hapisteydim.”

Kendi evinde ve kendi sanatıyla adeta bir köleye dönen Margaret çoğu zaman günde 16 saati bulan çalışma temposuyla yaşamaya başladığında bir de Walter’dan ölüm tehditleri almaya başlamış. E en sonunda çoktandır yapmış olması gerekeni yapıp boşanma davası açmış.

Boşandıktan sonra da kendisi için çizimler yapmasını şart koşan Walter’ın ekmeğine daha fazla yağ sürmek istemediğini fark eden Margaret bir radyo yayınında çizimlerin kendisine ait olduğunu itiraf etmiş. Ama Walter altta kalır mı? Hemen eski eşinin psikolojik problemleri olduğunu ve bunları boşanmayı kaldırmadığı için uydurduğunu yaymış.

Durum böyle çekişmeli bir hale gelince olay mahkemeye taşınmış ve içimizin yağlarının eriyeceği zamanlar gelmiş. Bu mahkemeyi filmde izlerken adamın saçmalığı adına ben utandım. Öyle ki gerçekte mahkeme psikoloğu Walter’a “kuruntulu rahatsızlık” teşhisi koymuş.

Sen çizdin ben çizdim iddialaşmalarının sonucu nihayet mahkeme salonunda 1 saat içinde büyük gözlü çocuk tablosu çizme seansı sonrası belli olmuş. Mahkeme salonunda resim çizmemek için kol sakatlığını bahane edip gittikçe gülünç duruma düşen Walter’ın karşısında Margaret çizimini 53 dakikada tamamlayarak çalışmaların kendisine ait olduğunu ispatlamış.

4 milyon dolar tazminattan hiçbir şey alamasa da (şeytan Walter paraları eritmiş) Margaret ispatın sonucunun ona yettiğini dile getirmiş.

Mutlu büyük gözlü bebek

O zamanki sanat camiası için magazin değeri yüksek bu olay sonrasında kahramanımız Hawaii’ye yerleşmiş. Orada çizdiği çocuk resimleri artık gülümseyen ve insanın içini ısıtan cinsten olmuş.

“Çocuklarıma çizdiğim gözler en derin duygularımın bir ifadesidir. Gözler ruhun pencereleridir.”

Bu mutlu sonda Margaret Hanım hala hayatta ve üretkenliğinden hiçbir şey kaybetmemiş şekilde galerisiyle ilgileniyor.

“Powerpuff Girls”

Onun çalışmaları ve başından geçen olaylar başka sanatçılara da ilham olmuş ki bunlardan biri Big Eyes filmi yönetmeni Tim Burton. Ayrıca bugünlerde bizim çok alışkın olduğumuz çizgi film karakteri çizimleri de Margaret Hanımın çizimlerinden ilham alınarak oluşturulmuş.

Bu arada özellikle hikâyeyi öğrendikten sonra filmin afişini çok başarılı buldum.

“Big Eyes” film afişi

Bu saatten sonra filmi izler misiniz bilemem ama izlemesi gayet keyifliydi diyebilirim 😀

Büyük gözlü çizimleri merak ettiyseniz burada daha fazlasını görebilirsiniz dostlarım.

Kendinize iyi bakın.

Kaynak: 1 , 2, 3

Yazı: Aslınur Doğan