Ne şeker kattık ne de tuz
Ne pudraladık ne de cilaladık
Gönül fırınından çıkardık
Arif kulağına sunduk
Gündüz bir hiçim gece kendim olurum demiş şair*
Bazı geceler kederimize gark olmaz mıyız durup da
Bazı mı geceler?
Sadece bazı geceler ha?
Her gece alır atar karanlık ruhumu hüzün kuyularına
Bazen batırır çıkarır
Bazen batırır sonra daha da batırır
Sonra öğretir o kuyuda nefes almayı
Çektikçe her nefesi kaplar korku ve endişe ruhumu
Kaplar kaplar
Ama seni ısıtmaz
Bilakis keder sağanağı ıslatır ve daha da üşütür seni esen karanlık rüzgarda
Bekleyiş zorlaşır, kurtarıcıya olan ümit azalır
Geleceğine olan inanç artık ısıtmaz
Ölüm ısıtır belki
Hiç yoktan artık üşümem be dersin
Sonra toprak atar üstüne en sevdiklerin
Buz kesmiş toprak
Sonra yine üşürsün
Belki de tamam demek gerekir
Kaderimde olan üşümekmiş demek gerekir
Toprağın üstünde de
Altında da…
Sessizliği dinlemeye başlarsın artık
Çabalamaya mecalin yoktur
Tüm kasların yorgun ve gevşemiştir
Sıyrılsa da ruhun bedeninden
Fikirlerin kalır bu toprakta
Belki bir filiz verir büyür de gölgesinde biri dinlenir diye
Sessizliğin anlattıklarını duyabilir miyiz dersin
Duysak bile
Yüreğimiz kaldırır mı?
Peki ya o filiz,
Dostlarımız sular mı biz gittikten sonra?
Sessizliği duyarız duymasına da
Yüreğimiz kaldırmaz
Birden sağır bir çığlığa bürünür
Salınır evrende dalga dalga
O çığlık dalgası ya fikir gemilerini alabora eder
Ya da hedefine taşır
Ama dönüp bakınca
Gerçekten hedefine varan gemi var mıdır
Belki de hedefi yoktur hiçbir geminin
Sadece kaçmak ve uzaklaşmak istediği yerler vardır
Kaçsa da kurtulamaz
Her bir dalgada savrulur da yerinde sabit duramaz
Ele geçirir kaçanın ruhunu da
Bu çığlık onun da yüreğini parçalar
Kaçanın ruhunu ele geçiren
Kalana neler yapmaz
Ne Eyüb’ün sabrı kafi gelir müsteslime ne de İsrafil’in suru kurtarır onu
Usulca teslim olsam kurtulurum sanır
Yeni bi’ umut dolar kalbine
Ama nafile
Ne kaçmak ne de teslim olmak o zaman be hacım
Savaşmak tek çare
Yarmak dalgaları
Kurtarmak suya düşenleri
Sonra hep beraber yüzmek akıntıya karşı
Yine öldük gece gece
Ama doğmak için
Savaşacağız be hacım
Boğulmaksa beraber boğulmak
Ama en önce savaşmak
Savaşmak..
Olanların ardını ve arkanda kalanları umursamadan sille tokat girişmek dalgalara
Bi’ el atıp kaldırmak ölü toprağını üstünden düşüncelerin
Yaşar usta ayarı vermek dalgalara
Hayır BİZ büyüğüz demek
Ayarımızı veririz
Sonra dostlar da gelir
Dostlar da gelsin
Attığı toprakları geri alsın
Simsiyah geceye ve onun oğlu olan yıkıcı dalgalara atsın toprağı
Çünkü biz daha ölmedik
Öyleyse haydi ısıtalım geceyi gayri
“Simsiyah gecenin koynunda” yapayalnız değiliz artık
O zaman diyelim ki her gece haziran olsun
Ve her gece de ölmek zor olsun
Sokakta oynadığımız günlerdeki gibi
Heyecan tükenmesin
Artık sahneyi bırakıp küreklere davranma vaktidir
Dostlara bir olup yolumuzu açma vaktidir
Buzlar çözülsün diye beklemeden harekete geçme vaktidir
Haydi rast gele
Yazı: Hasan Çağrı Köse, Ahmet Said Çelik
*Fernando Pessoa